SÖZ SANATLARI(EDEBİ SANATLAR)
TEŞBİH(BENZETME): Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki varlıktan birinin diğerine benzetilmesiyle yapılan söz sanatıdır.
Dört unsuru vardır: Benzeyen(zayıf olan), kendisine benzetilen(güçlü olan), benzetme yönü(ortak özellik) ve benzetme edatı(gibi, sanki, adeta, andırmak, benzemek gibi sözcüklerdir).
Bunlardan benzeyen ve kendisine benzetilen, ana unsurlar; benzetme yönü ve benzetme edatı yardımcı unsurlardır.
“Bir ceylan gibi bakıyor zaman"
ceylan: kendisine benzetilen,
zaman: benzeyen,
bakmak: benzetme yönü,
gibi: benzetme edatı
“Yaralı bir ceylan gibi ürkekti bakışları”
“Kuşku, anahtar deliğinden sızan ışık gibi karanlığı aydınlatır.”
“Unutma ki şairleri susmuş bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”
NOT: Benzetmenin ana unsurlarıyla yapılan söz sanatına “teşbihi beliğ” (güzel, yalın benzetme) denir.
Ala göz üstüne hilal kaşları
Sırma gibi yanar yârin saçları
Kirazdır dudağı, inci dişleri
Selvi Suna’m gibi fidan olmaz.
Altı çizili bölümlerde teşbihi beliğ yapılmıştır.
İSTİARE(EĞRETİLEME): Bir sözün benzetme amacıyla başka söz yerine kullanılmasıdır. Benzetmenin ana unsurlarından sadece biriyle yapılır.
“Kurban olam kurban olam beşikte yatan kuzuya” (Bebek, kuzuya benzetilmiş ancak anlatımda kullanılmamış, kendisine benzetilen “kuzu” kullanılmış olduğundan açık istiare yapılmıştır.
“İki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece” (Dünya, iki kapılı bir hana benzetilmiş ancak kullanılmamıştır. Dünya yerine, kendisine benzetilen “iki kapılı han” kullanılmıştır.)
"Akıyor nûr gördüğüm dereden"
( su, "nûr"a benzetilmiş fakat su söylenmemiş. Sadece kendisine benzetilen ile yapıldığı için açık istiaredir.)
“Milupa, şampiyonlara iyi gelecek” (bebek maması reklamıReklamda, “şampiyon” kelimesi ile “bebekler” kastedilmiştir. Sadece kendisine benzetilen (şampiyon) söylendiği için açık istiaredir.)
“Can kafeste durmaz, uçar.” (Can, kuşa benzetilmiş fakat “kuş”(kendisine benzetilen) kullanılmamıştır. Bu yüzden kapalı istiaredir.
“Bir yalnızlık büyütürüm saksıda.” (Yalnızlık, çiçeğe benzetilmiş ancak çiçek kullanılmamış.)
"Yüce dağların başında
NOT: Teşhisin olduğu her yerde kapalı istiare vardır.
“Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal” (Hilal, kaş çatma özelliğiyle kişileştirilmiş, insana benzetilmiş ancak insan kullanılmamıştır.)
Ahmet Haşim’in Merdiven’i
Faruk Nafiz’in “At” şiiri
Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiiri…
MECAZI MÜRSEL(AD AKTARMASI): Benzetme ilgi olmadan bir sözün, kavramın ilgi yoluyla başka söz, kavram yerine kullanılmasıdır. Ad aktarmasında parça-bütün, iç-dış, sanatçı-eser, neden-sonuç gibi çeşitli anlam ilişkileri vardır.
“Vurulup tertemiz alnından uzanıp yatıyor,
Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor!”
“Bayrakta yer alan “hilal” sözüyle “bayrak” kastedilmiştir. Parça-bütün ilişkisi
“İstersen dünyayı çağır imdada
Yeryüzünde bir sen varsın bir de ben varım”
“dünya" sözüyle dünyada yaşayanları "yer-insan" ilişkisi
"Marmara'da her yelke
Uçar gibi neşeli" ("Yelken" sözcüğü ile kastedilen teknedir.)
"Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME): İnsan dışındaki varlıkları insan kişiliğinde (duyan, düşünen…) göstermektir.
“Şehrin camları kaygısız gülüyordu.” (cam kişileştirilmiş)
“Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu daha çoban çeşmesi.”
(ırmaklar, bağlar, çoban çeşmesi kişileştirilmiş)
İNTAK(KONUŞTURMA): İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır.
NOT: Konuşturma sanatı var diyebilmek için konuşturulan varlığın sözlerinin anlatım içinde yer alması gerekir.
“Sordum sarı çiçeğe: Annen baban var mıdır?
Çiçek (eydür) dedi ki: Derviş babam, annem babam topraktır.(Çiçek konuşturulmuştur.)
NOT: Her intakta bir kişileştirme varken her kişileştirmede intak olmayabilir.
TEZAT(KARŞITLIK): Ortak yanları bulunan iki zıt kavramı, biri gerçek diğeri mecazî manada olmak üzere aynı konu etrafında toplamak sanatıdır. Beyaz/siyah, ak/kara, gece/gündüz… kavramlardan birisi mecazî manada olmadıktan sonra tezat sanatı meydana gelmez.
“Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi
Saçımı bembeyaz eden bahtım”
“Siyah alın” ve “bembeyaz saç” iki zıt kavram ortak nokta “baht” Alnın siyahlığı mecazîdir. Çünkü şairin alnı gerçekten siyah renkte değildir. Bir türlü başının dertten kurtulamadığını anlatmak istemektedir.
“Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.”
“Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü.”
TENASÜP(UYGUNLUK): Bir konu üzerinde aralarında ilgi bulunan en az iki sözcük, terim ve deyimi bir dize veya beyit içinde rastgele kullanmaktır.(Sözcükler arasında karşıtlık ilgisi olmamalıdır.)
“Aşkın mapushane, içinde ben mahkûm
Saçların parmaklık, gözlerin gardiyan olmuş.”
(mapushane, mahkûm, parmaklık, gardiyan sözcükleriyle tenasüp yapılmıştır.)
“Suya versin bağban gülzarı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün gibi verse bin gülzare su”(bağban, gülzar, gül)
KİNAYE: Bir sözü veya söz öbeğini hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek şekilde kullanmaktır. Asıl kastedilen mecaz anlamdır.
“Bir güzelin aşığıyım erenler
Onun için taşa tutar el beni”
Taşa tutmak: Taş atmak (Gerçek anlam)
Kınamak, eleştirmek(mecaz anlam)
“Cep delik, cepken delik
Kol delik, mintan delik”
Cep delik, cepken delik: Gerçekte delik olması
Mecaz olarak ise parasızlık
Gel benim sarı tamburam,
"Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın" (Yunus Emre)
(Burada "taş bağırlı" sözü hem gerçek hem mecaz anlamıyla kullanılmıştır. Dağın taştan olması gerçek anlamı iken hâlden anlamayan, merhametsiz, kalpsiz mecaz anlamıdır. Kastedilen ise mecaz anlamıdır.)
TELMİH(HATIRLATMA): İnsanlar tarafından bilinen geçişteki bir olaya, ünlü bir kişiye(bir atasözüne) işaret etmedir.
“ İnsanlar bir yanınca Kerem misali yanmalı
Uykudan bile bir mahşer günü uyanmalı”
(Kerem ve Aslı hikayesine telmih yapılmış)
“Hayretinden Yusuf’un kavmi Züleyha kesti el
Sen ciğerler zahmını(yarasını) dillere destan eyledin”
( Hz. Yusuf’u gören Mısır kadınlarının onun güzelliği karşısında hayrete düşüp elma soyarken ellerini kesmeleri olayına telmih yapılmıştır.)
HÜSNÜ TALİL(GÜZEL-BAŞKA NEDENE BAĞLAMA): Bir şeyin sebebini asıl nedenden başka bir nedene bağlamaktır.
“Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner”(ceylanın su içmeye gitmesi onun susamasındandır; bunu şair, düşünmeye bağlamış)
“Kadrini bilmeyenler alır eline
Bu yüzden boynun eğri menekşe”
(Menekşenin doğal yapısı boynun eğrili durumunu kadrini bilmeyenlerin onu eline almasına bağlamış)
TECAHÜLİ ARİF(BİLMEZLİKTEN GELMEK): Bildiği bir şeyi bilmez görünerek anlatmaktır.
“Çay ağır akar, yorgun mu bilmem
Mehtabı hastamı, solgun mu bilmem”
(Şair, çayın hasta olamayacağını bildiği halde bilmez görünerek soru yoluyla duygularını anlatmıştır.)
“Göz gördü, gönül sevdi seni ey yüzü mahım
Kurban olam var mı bunda benim günahım”
(Sevgi, aşk kendi dışında gerçekleşen bir durum olduğunu bildiği halde bunu bilmiyor görünerek soru yoluyla anlatmış)
İSTİFHAM(SORU SORMA): Duygu ve anlatımı güçlendirmek için herhangi bir cevap beklemeden soru sorma sanatıdır. Duygu ve düşünceler soru yoluyla verilir.
“Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?”
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda”
“Beni candan usandırdı, cefadan yar usanmaz mı?
Felekler yandı ahımdan, muradımın şemi yanmaz mı?"
MÜBALAĞA(ABARTMA): Bir olayı, durumu olduğundan çok büyük veya küçük göstermektir.
“Derdimi döksem derin dereye
Doldurur dereyi, düz olur gider.”
“Bir ah çeksem dağı, taşı eritir.
Gözüm yaşı değirmeni yürütür.”
CİNAS(SESTEŞLİK):
“Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni”
(“yer yer: 1. bölge bölge 2. Ye- eylemi
“Kalenin ucunda üç ağaç incir
Çekme zincirleri kollarım incir.”
(İncir: bitki ve inci- eylemi)
TEVRİYE: İki anlamı olan bir sözcüğün şiirde iki anlama gelecek şekilde kullanmaktır. Sözün uzak anlamı kastedilir.
Şiirde ya da günlük hayatta sesteş sözcükler ya da özel isimlerle sıkça tevriye yapılır.
“Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar.”
(Ulu-: hem yüce hem köpek uluması anlamında kullanılmıştır.
“Yârim beni göğsünde bir gül sayardı.”
(ben: siyah leke/ şahıs
"Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sada imiş"
("Bâkî" sözcüğünün sözlük anlamı "geriye kalan" demektir. 16.yüzyıl şairi Baki'ye ait olan mısrada şair "Bâkî" sözcüğünün sözlük anlamını söyler görünerek kendini kastetmiştir.
İRSALİMESEL: Şiirde anlatımı etkili kılmak için atasözü veya özdeyiş kullanma sanatıdır.
“Her şeyin fazlası zararlıdır ya
Fazla şiirden öldü Edip Cansever.”
“Kirpikleri uzundur yârin hayale sığmaz.
Meşhur bir meseldir mızrak çuvala sığmaz.”
SECİ: Düzyazıda sözcüklerin uyaklı olabilecek biçimde kullanılmasıdır.
“İlahi, kabul senden, ret senden; şifa senden, dert senden… İlahi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle!”
TEKRİR: Anlatımda bir sözün veya söz öbeğinin tekrarlanmasıdır.
“Gül, gül dedi bülbül güle; gül gülmedi gitti.
Gül bülbüle, bülbül güle yâr olmadı gitti.”
"Gül geldi gülerek, gülleri güldürdü o gül
Gül güler miydi güle, gelmese gülzâre o gül"
"Kimsesizim kimsem yoktur herkesin var kimsesi
Kimsesiz kaldım medet kıl kimsesizler kimsesi"
"Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince
Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur
Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince
Aynalar yüzümüzü tanımaz olur"
RÜCU: Sözün etkisini artırmak için daha önce söylediği düşünceden dönüp tam tersini söylemektir.
“O sizin gördüğünüz kadınlar
Güzeldir ha bereket
Melekler kadar masum
Yok, canım şeytan kadar şirret”
SEHLİ MÜMTENİ: Söylenmesi kolay görünen ancak kolay söylenemeyecek dizeler söyleme sanatıdır.
“Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm”
AKİS: Bir dize ya da cümlenin anlamlı iki parçasından birini önce, diğerini sonra söyleyerek anlatılmak istenen sözü yer değiştirerek söylemektir.
“Cennet gibidir ruyın(yüzün), ruyın gibidir cennet.
Âdem doyamaz sana, sana doyamaz âdem.”
NİDA: Seslenme sanatıdır.
“Merhaba, hoş geldin ey ruhum merhaba!
Ey sözleri gecenin sıcak nefesi
Ey elleri kimsesizlerin şefkatli hanesi merhaba!”
TERDİT(BEKLENMEZLİK): Bir konuya ilişkin bir şeyler anlattıktan sonra sözü beklenmedik bicinde bitirme sanatıdır.
“İndim yârin bahçesine
Parsellenmiş”
“Büyük adamdı benim büyük babam
Aranan adamdı, ünlü adamdı
Bütün dünya basınına manşet oldu
Uluslararası dolandırıcı Kerkük’te yakalandı.”
TEDRİC(DERECELENDİRME): Söylenecekleri belirli sırayla ortaya koyma sanatıdır.
“Her şey araya giriyor, aradan çıkıyor
Arada çocuklar doğuyor, büyüyor, yürüyor
Arada evler, evlenmeler, ölümler duruyor
Arada yaz, kış, bahar, dünya dönüyor.
AKROSTİŞ: Dizelerin baş harflerinin birleşmesi sonucu anlamlı bir sözcük veya isim çıkaracak biçimde şiir yazma sanatıdır.
“Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban!”
TARİZ(İĞNELEME, DOKUNDURMA): Bir cümlede söylenen bir sözün tam tersini kastetmektir. Genellikle alaycı bir üslup vardır. Küçük düşürmek, iğnelemek amaçlanır.
Tarizde yergi ve alaycı bir anlatım vardır.
"Kefil olduğunuz gece bekçisi hakikaten güvenilir çıktı; üç gün sonra bizim kasayı yüklenip kayboldu."
* "Benim oğlum çok cesurdur canım, horozdan korktuğuna bakmayın."
* "Çayın nefis olmuş, kabak suyu gibi."
Uyarı! Dokundurmaca anlamını çözebilmek için, sözün nasıl bir durum için, hangi ortamda kullanıldığına; varsa diğer cümlelere dikkat etmek gerekir.
Çok yaramaz bir çocuk için "çok usludur",
Tembel biri için "maşallah karınca gibisin",
Kış günü şortla gezen biri için "akıllıya bak"
Az konuşan biri için "Senin de muhabbetine doyum olmuyor" diyorsanız tariz yapmış olursunuz.
İŞTİKAK (TÜRETME): Aynı kökten türeyen sözcükleri bir arada kullanmaya iştikak denir.
"Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler."
İKTİBAS: Bir şair ya da yazarın, eserine “âyet”, “hadis” ya da bunlardan parçalar almasıdır.İktibasın, “alıntı” ile aynı anlamda kullanılması yanlıştır; zira şiirde ve nesirde sadece ayet ve hadisleri zikretmek iktibas sanatına kabul edilir.
“Utlubü’l ilme velev bi’s Sin”i tasdik eyleyen
İlme gaayet vermeyip hem-vâre cüst ü cüdâdır.
(Tırnak içindeki kısım “İlim Çin’de bile olsa daima arayınız” anlamındaki “hadis”tir.)
“Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah, şah damarımdan yakın ban benim içimde”(altı çizili bölüm ayet)
ŞİİRDE AHENK İÇİN TIKLAYINIZ!!!