DİLİN İŞLEVLERİ Kafasında kurduğu olayları bir öykü ya da bir roman biçiminde yansıtan yazar ile bilimsel araştırmasını makale şeklinde ortaya koyan bir bilim adamı dili aynı işlevde kullanmaz. Çünkü bunların amacı farklıdır. Yazar kendi kurduğu dünyayı kelimelerin yan, mecaz ve çağrışımsal anlamlarından da yararlanarak öznel bir şekilde aktarır. Bilim adamı ise var olan gerçekliği değiştirmeden, kelimelerin daha çok gerçek anlamlarından yararlanarak bilimsel bir üslupla aktarır. Dolayısıyla dili farklı işlevlerde kullanmış olurlar. Kısaca dil, her zaman aynı şekilde ve aynı işlevde kullanmaz. Dilin işlevi insanın dili kullanma amacına göre değişiklik arz eder. Şimdi dilin işlevlerini kısaca açıklayalım: |
İletinin, dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi amacıyla oluşturulmasıdır. Dilin bilgi verme işlevidir. İletişimde bilgiler alıcıya nesnel bir anlatımla aktarılıyorsa bu, dilin göndergesel işlevde kullanıldığını gösterir. Dilin göndergesel işlevi daha çok, öğretici metinlerde, ders kitaplarında, ansiklopedilerde, kullanma kılavuzlarında, bilimsel metinlerde karşımıza çıkar. Bu cümlede Topkapı Sarayı ile ilgili bilgi aktarılmıştır. Bilgiye herhangi bir yorum eklenmemiş, yani bilgi nesnel bir üslupla aktarılmıştır. Dolayısıyla bu cümlede dil, göndergesel işlevde kullanılmıştır. “Yaşar Kemal, Cumhuriyet Dönemi romancılarımızdandır.” “Ülkemizde yer fıstığı en çok Osmaniye ve çevresinde yetişir.” |
Gönderici (kaynak) iletisini, duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla aktarmışsa, dil “heyecana bağlı işlev’ de kullanılmıştır. Bu işlevde duygular, heyecanlar söz konusudur. Dilin heyecana bağlı işlevinde yorum, öznellik hâkimdir. Özel mektuplar, lirik şiirler, eleştiri yazıları, hitabetler (söylev) dilin bu işleviyle oluşturulur. “Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!” “Tüh, otobüsü yine kaçırdık!” “Eyvah, sınava giriş belgemi bulamıyorum!” |
İletinin iletisi kendinde ise dil “şiirsel işlev” inde kullanılmış demektir. İleti, bir anlam aktarmaktan çok, karşı tarafta farklı çağrışımlar uyandırır. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi, herhangi bir olguyu ifade etmez, yansıtmaz. Obje, iletinin kendisidir ancak bu; iletinin insandan, hayattan ve yaşanandan soyutlanması değildir. Burada sanata özgü gerçeklik söz konusudur. Örneğin, dilin şiirsel işlevde kullandığı metinler olan şiirlerde şiirin amacı, o şiirin kendisidir. Edebî sanatlardan, mecaz anlamlı ve çağrışımlı sözcüklerden yararlanılarak imgeler oluşturulur, sözcükler daha farklı anlamlarda kullanılır. Dilin bu işleviyle, daha çok, edebî metinlerde karşılaşılır.
“Sesin perde perde genişledikçe Solan gözlerinden yağarken gece Sürür eteğini silik ve ince Bir gölge bahçenin uzaklarında
Sen böyle kederden taştığın akşam Derim dudağında şarkı ben olsam Gözlerinde damla, içinde gam Eriyen renk olsam yanaklarında”
“Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar.” Bu dizelerde dil, şiirsel işlevde kullanılmıştır. Çünkü dörtlüklerde bir bilgi ya da anlam aktarmaktan çok, okuyanda çeşitli çağrışımlar uyandırmak amacı vardır.
|
İleti, alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmişse dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılmıştır. Bu işlevde amaç, alıcıda bir tepki ve davranış değişikliği oluşturmaktır. Propaganda amaçlı yapılan siyasi söylevlerde, reklam metinlerinde, el ilanlarında genellikle dil, bu işleviyle kullanılır. “Çocuklar, tören başladı; hemen aşağıya inin!” cümlesinde dil, alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılmıştır. Burada öğrencilerde bir hareket meydana getirmek için yönlendirme söz konusudur. “Yarışmaya katılmak isteyen parmak kaldırsın.” “Arkaya doğru ilerleyelim.” |
Dille ilgili bilgiler vermek üzere düzenlenen iletilerde dil, dil ötesi işlevde kullanılır. Dil ötesi işlevin yer aldığı metinlerde iletiler, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek için düzenlenir. “Fiil anlamı taşıyan ancak fiillerin özelliklerini tam olarak yansıtmayan ve cümlede isim soylu kelimeler gibi görev üstlenen kelimelere fiilimsi (eylemsi) denir. Bilindiği gibi Türkçede -(i)msi eki benzeyen anlamına gelir. Buna göre fiilimsi de “fiile benzeyen” demektir. Fiillerin üç temel özelliği vardır: Fiiller iş hareket, oluş bildirir; mastar eklerini (-mek, -mak) alır, kip eklerini alır. Fiilimsiler ise mastar eklerini ve kip eklerini alamaz. Sadece iş, hareket, oluş bildirmesi bakımından fiile benzer.” Bu metinde dille ilgili olan fiilimsiler konusunda bilgi verilmiştir. Demek ki burada dil ötesi işlev söz konusudur. “Sözcük köklerine yapım eki eklenerek türemiş yapılı sözcük oluşturulur.” |
İletişim sırasında ileti, kanalın iletiyi iletmeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse dil, kanalı kontrol işlevinde kullanılmıştır. Bu işlevde, iletişim kanallarını denetleme amacı güdülür. “Sesimi duyuyor musunuz?” “Herkes tahtayı görebiliyor mu?” |