I. ÜNİTE (EDEBİYAT-TOPLUM/AKIMLAR)
11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI
1.ÜNİTE: GİRİŞ
EDEBİYAT VE TOPLUM İLİŞKİSİ
Edebiyatçı, toplumdan ve toplum hayatını etkileyen olaylardan bağımsız yaşayamaz. Bu nedenle eserlerinde bir şekilde toplum hayatından izler bulmak mümkündür. Birer insan olan yazarların yaşadıkları toplumdan etkilenmeden eser vermeleri de mümkün değildir. Edebi eserler içlerinden çıktıkları topluma dair izlenimler ve kültürel ögeler barındırır.
Türk edebiyatının tarihsel süreci içerisinde görülen değişme ve gelişmelere bakıldığında, edebiyatın toplumsal hayatı belirlemede önemli bir role sahip olduğu görülmektedir. Örneğin, sözlü edebiyat geleneği içinde ortak duygu ve düşünceler daha belirginken, yazılı edebiyat ürünlerinde bireysel tercihlerin artmaya başladığı görülür.
Tanzimat edebiyatı dönemi yazarları, romancıları ve tiyatrocuları daima toplumun yaralarına neşter vuran eserleri kaleme almışlardır.
Servetifünun edebiyatçıları dönemin yoğun devlet baskısından da bunalarak toplumsal konular yerine bireysel konuları tercih etmişken Milli Mücadele Dönemi’nde eser veren yazar ve şairler toplumsal konulara değinmeden edememişlerdir.
Edebiyat ve toplum ilişkisi yalnızca edebiyatın toplumsal olaylardan etkilenmesinden ibaret değildir. Edebiyat toplum sorunlarını dile getirir ve bunu yaparken de toplumsal değişime etkide bulunur.
EDEBİYATIN SANAT AKIMLARI İLE İLİŞKİSİ
Edebiyatın sanat akımları ile ilişkisinden bahsetmeden önce sanat akımı, edebiyat akımı, edebi akım nedir sorusunun cevabına bakmak faydalı olacaktır:
- Edebiyat Akımı / Edebî Akım: Bir sanatkâr grubunun belli bir dönemde, ortak dünya görüşü, estetik, sanat ve edebiyat anlayışı çerçevesinde oluşturdukları edebiyat hareketi; bu anlayış ve hareket çevresinde kaleme alınan edebî eserlerin oluşturduğu bütündür.
- Aslında her edebiyat akımı, genel bir estetik ve sanat görüşü veya hareketinin bir parçası; daha doğrusu edebiyat sanatını ilgilendiren yönüdür. Bu sebeple bizim edebiyat akımı olarak bildiğimiz realizm, romantizm, parnasizm vb. akımları, sadece edebiyatla sınırlamak yanlıştır. Söz konusu akımlar, çoğu zaman güzel sanatların bütün kollarını(mimarî, heykel, resim, musiki vb.) kapsarlar.
- Her edebî akım, kendinden öncekine göre yeni bir kültürel, felsefî ve estetik perspektife sahiptir ve sahip olmaya çalışır.
- Edebî akımların sahip oldukları dünya görüşü, sanat ve güzellik anlayışı, çoğu zaman başlangıçta yazılı bildiri hâlinde değildir. Kimi zaman belli bir olgunlaşmadan sonra yazılı hâle getirilir, kimi zaman da buna hiç ihtiyaç duyulmaz.
- Her edebi akım, her yazar ve toplum tarafından aynı şekilde uygulanmaz. Edebiyatın toplum ile ilişkisinden söz etmiştik hatırlarsanız, edebiyat toplumdan bağımsız olamayacağına göre bir Türk realizmi ile bir İngiliz realizmi arasında da mutlak farklar olacaktır.
- Ayrıca sanatkâr da sanat hayatı boyunca farklı akımlara ilgi duyabilir ve bağlanabilir. Bir dönem romantik olan bir sanatkâr, bir başka dönem pekâlâ sembolist veya parnasyen olabilir.
- Edebî eserler, belli bir sanat anlayışı doğrultusunda yazılır. Sanatçıların içinde bulundukları gelenekten ve kendilerine özgü zihniyetten gücünü alan edebî eserlerin toplamı da edebiyat akımlarını oluşturur. Toplumsal değişmeler ve gelişmeler, bilimsel ve teknolojik yenilikler, bireysel farklılıklar edebî akımların oluşumunda etkili olur.
Edebi Akımların Oluşumuna Etki Eden Faktörler
Örneğin 19. yüzyılda Fransız İhtilali’nin etkisi Batı’da romantizm akımının oluşumuna zemin hazırlamış, Goethe (Göte), Schiller (Şiller), Victor Hugo (Viktor Hugo) gibi sanatçıların eserlerinde ortak bir yönelim ve anlayış belirginleşmiştir. Shakespeare (Şekspir) öncülük etmiş, Victor Hugo geliştirmiş, birçok sanatçı da eser vererek genel anlamda akımı oluşturmuştur.
- Bizim edebiyatımızda da Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi gibi sanatçılar dönemin koşulları ve kendi düşünceleri gereği romantizm akımının birçok özelliğini yansıtan eserler yazmışlardır.
Batı'da ortaya çıkan edebiyat ve sanat akımlarını Türk edebiyatını Tanzimat Dönemi'nden itibaren etkisi altına almıştır. Edebi akımları çoğunlukla bir öncekinin devamı, uzantısı ya da bir öncekine tepki niteliğindedir. Aynı sanat akımını benimseyen sanatçılar ortak özellikler taşıyan eserler vermiştir.
Edebiyatımızda;
- Şinasi, Direktör Ali Bey, Ahmet Vefik Paşa➺ klasisizmin;
- Namık Kemal, Ahmet Mithat, Abdülhak Hamit, Recaizade Ekrem ➺romantizmin
- H. Ziya Uşaklıgil, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Ömer Seyfettin, Y. K. Karaosmanoğlu ➺realizmin
- Hüseyin Rahmi Gürpınar ➺ natüralizmin etkisinde kalmışlardır.
- Edebi akımların edebiyatımıza etkilerini metinler üzerinden örneklendirelim:
- Türk edebiyatının ilk edebi ve tarihi romanlarını yazan Namık Kemal’in İntibah romanında romantizm akımının etkileri açıktır. Örneğin;
- Romanın başında yer alan uzun Çamlıca tasviri romantizm etkisinin yansımasıdır.
- Toplumu düzeltmeye çalışmaya amacı taşıması
- Duygunun ön planda olması
- Romantizmin etkisiyle trajik bir sonla biten olayların sonucunda kötülerin cezalandırılması romantizm metne yansımalardır. edebiyatfatihi.net
- Edebi Akımların Sanatçılara Katkıları
- Edebiyat akımları, sanat değeri ve anlatım gücü yüksek eserlerin ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır.
- Sanatçıların kendi ideallerine uygun eserler vererek çığır açmalarını sağlamıştır.
- Edebiyat akımları edebiyatı çeşitlendirip, monotonluktan kurtarmıştır. Sanatçılar farklı görüş ve duyuşlarını ifade etme imkânı bulmuşlardır.
EDEBİYAT AKIMLARI
1. KLASİSİZM
- 17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan bir akımdır. BOILEAU bu akımın kurucusu olarak kabul edilir.
- Klasikler Eski Yunan ve Latin edebiyatını bilgi ve esin kaynağı olarak benimsemişlerdir. Temel olarak şu ilkelere dayanır:
- Sanat, “insan tabiatına” önem vermeli ona sevgi ve saygı duymalıdır. Klasik bir eser “akıl” ve “sağduyu”ya dayanmalıdır. Eser, “dil”, “anlatım” ve “şekil” de en olguna varmaya çalışmalıdır.
- Klasikler, insanların her zaman, her yerde, her toplumda aynı duygu ve düşüncede olduklarını kabul ederler. Onun için eserlerinde değişmez tipler yaratırlar. Klasisizmde fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir; çünkü bunlar değişkendir.
- Bu akımda, sanatta mükemmeli bulmak esastır. Mükemmeli bulmak ise konunun seçilişinde değil, onun ele alınıp anlatılışındadır. Onun için anadili en güzel biçimde kullanmak da esas olmalıdır. Böylece klasikler günlük konuşma dilinden farklı kitabî bir dil kullanmışlardır.
- Sanatta sıkı kuralların bulunması ve sanatçıların bunlara uyması gerektiğine inanan klasikler, “üç birlik” kuralının doğmasına neden olmuşlardır (Yer, zaman ve olay birliği)
- Eserlerinin kahramanlarını hep soylu tabakadan seçen klasikler, eserlerinde kaba ve çirkin sözlere de yer vermezler. “Ahlaka uygunluk” ilkesine sıkı sıkıya bağlıdırlar.
- Yapıtlarının etkileyici olmasını, hoşa gitmesini, tarih biliminden ayrılabilmesini ve din dışı konulara eğilmesini temel ilke olarak kabul etmişlerdir.
- Edebiyat türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro türü olarak da trajedi ve komediyi benimsemişlerdir.
TEMSİLCİLERİ
Dünya edebiyatında;
- Boileau (şiir)
- La Fontaine (fabl)
- Racine, Corneille (trajedi)
- Moliere (komedi)
- Madame de La Fayette (roman)
- La Bruyere (karakterleriyle)
- Bossuet (hitabet)
Türk edebiyatında;
Türk edebiyatı Batı’ya açıldığında klasisizm dönemi kapandığından, bu akımın etkisi Türk edebiyatında fazla görülmez. Yine de Şinasi Ahmet Vefik Paşa ve Direktör Ali Bey klasisizmin edebiyatımızdaki temsilcileri olarak sayılabilir.
Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” adlı tiyatrosu, La Fontaine’den yaptığı çeviriler ile Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den yaptığı çeviriler klasisizmin etkisinde ortaya konmuş yapıtlardır.
2. ROMANTİZM
- 1830’lu yıllarda klasisizme tepki olarak doğmuştur. Victor Hugo’nun “Hernani” adlı oyunuyla bir edebiyat akımı olarak başarıya ulaşmıştır. 1789’da Fransız İhtilali’yle birlikte derebeylik ve aristokrasi çökmüş; yeni bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak romantizm, yeni duygu, düşünce ve idealleri anlatmayı amaçlamış, sanatın ve sanatçının kurallardan kurtulup özgürleşmesini savunmuştur.
- Klasik öğretinin bütün kuralları yıkılmış, Latin ve Yunan edebiyatları yerine Hristiyanlık mucizeleri, milli efsaneler işlenmiş; konular ya tarihten ya da günlük olaylardan çıkarılmıştır.
- Tabiat manzaralarının, yerli ve yabancı törelerin betimlenmesine geniş yer verilmiş, insan psikolojisinin soyut olarak incelenmesi bırakılarak, insanlar çevrelerinde incelenmiş, insanın ıslahından önce toplumun ıslâhı amacı ön plana alınmıştır.
- Klasik edebiyatın akıl ve sağduyuya önem vermesine karşılık, romantizmde hayal ve duyguya geniş yer verilmiştir.
- Yazarlar eserlerinde kişiliklerini gizlememişler, olaylar karşısında duygu ve görüşlerini açıkça anlatmışlardır.
- Romantik şiirde, doğa sevgisi; bireycilik, Ortaçağa, yabancı ülkelere, Doğu’ya hayranlık; toplumsal geleneklere isyan; duygulara, doğaüstü güçlere, rüyalara, ihtiraslara bağlılık dikkat çeker.
- Zıtlıkların uyumunu ilke olarak benimseyen romantikler hayatı güzel, çirkin... bütün yönleriyle vermeye çalışırlar.
- Klasiklerin önemsediği din duygusuna geniş yer veren romantiklerin kahramanlarının çoğu dindardır.
- Din, her şeyin gelip geçici olduğunu söylediği için de kahramanlar, genellikle kuşkulu, üzüntülü ve karamsardırlar.
- Edebiyat dilindeki kalıplaşmış kelimeler yerine, günlük konuşma dilini kullanmayı benimseyen romantikler, her sınıftan insanı da eserlerine konu olarak almışlardır.
- Genel olanın yerine özeli, tipin yerine göz alıcı olanı seçmişlerdir. Aşk, ölüm, tabiat en belli başlı konular olarak dikkat çeker.
- Bu akımda oyun türlerinden dram, edebiyat türlerinden de roman gelişmiştir.
TEMSİLCİLERİ:
Dünya edebiyatında;
- Vıctor Hugo
- J.J. Rousseau
- Goethe
- Schiller
- Lamartine
- Aleksandre Dumas
- Alfrede de Musset
- Voltaire
- Lord Byron
- Chateaubriand
- Puşkin
Türk edebiyatında;
- Tanzimat edebiyatı dönemindeki ürünlerin çoğunluğu Romantizmin etkisiyle kaleme alınmıştır.
- Namık Kemal (Roman ve tiyatrolarıyla)
- Ahmet Mithat (İlk romanlarıyla)
- Recaizade Mahmut Ekrem (Şiirleriyle)
- Abdülhak Hamit (Tiyatrolarıyla)
- Ziya Paşa (Şiirleriyle)
3. REALİZM (GERÇEKÇİLİK)
- 19. yüzyılın ikinci yarısında romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır.
- Realizmde, duygu ve hayaller yerini, toplum ve insan gerçeklerine bırakır.
- Konular gerçekten alınır. Yaşanan ve gözlenen gerçek bütün çıplaklığıyla anlatılır. Bunun sağlanması için gerektiğinde anket gibi bazı sanat dışı yöntemlere bile başvurulmuştur.
- Bu akımda, gerçeğin anlatılması için kişilerin psikolojileri, onların kişiliklerini etkileyen çevrelerinin tanıtımı, içinde bulundukları ortam ayrıntılarıyla verilir. Onun için de betimleme, realist yazarlarda en önemli anlatım biçimi olarak dikkat çeker.
- Yalnızca yaşananın anlatılmasına yönelen gerçekçiler, olaylar ve kişiler karşısında tarafsız davranırlar.
- Eserlerine kendi duygu, düşünce ve yorumlarını katmazlar, kişiliklerini gizlerler.
- Yine, gerçek hayatın anlatılması esas olduğu için eserlerinde toplumun sıradan insanlarına rastlanır.
- Eserlerinde daha çok yaşamın olağan olaylarına yöneldikleri için çok basit bir konu bile ele alınıp işlenir.
- Gerçekçi yazarların okuyucuyu eğitme gibi bir amaçları yoktur.
- Gözlem, araştırma ve belgelere dayanarak, yaşananı nesnel bir şekilde aktarmayı amaçlarlar.
- Gerçekçi yazarlar, biçim güzelliğine çok önem vermişler, dilde ve anlatımda süsten, özentiden kaçınmışlardır.
TEMSİLCİLERİ
Dünya edebiyatında;
- Stendhal
- Honore de Balzac
- G. Flaubert
- E. Hemingway
- J. Steinbeck
- Charles Dickens
- Lev Tolstoy
- Dostoyevski
- A. Çehov
- Gogol
- M. Gorki
Türk edebiyatında;
- Recaizade Mahmut Ekrem (Araba Sevdası)
- Sami paşazade Sezai (Sergüzeşt)
- Nabizade Nazım (Karabibik)
- Halit Ziya Uşaklıgil (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar)
- Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Kiralık Konak, Yaban…)
- Memduh Şevket Esendal (Ayaşlı ve Kiracıları)
- Reşat Nuri Güntekin (Romanlarıyla)
- Halide Edip Adıvar
- Refik Halit Karay (Romanları ve hikâyeleriyle)
- Sait Faik Abasıyanık (Roman ve hikâyeleriyle)
- Mehmet Akif Ersoy
4. NATÜRALİZM
- Determinizm anlayışını romana getiren bu akım 19. asrın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmıştır.
- Determinizme göre tabiat olaylarında aynı sebepler aynı sonucu doğurur. Natüralistler, Determinizmi topluma ve insan uyguladılar.
- Toplum büyük bir laboratuvar, insan deney konusu, sanatçı da bilgin sayıldı.
- İnsan kişiliğini anlatabilmek için soya çekim yasalarından ve toplum biliminden yararlandılar.
- Romanlarda kahramanların portreleri ince ayrıntılarına kadar verilir.
- Yazar eserde kişiliğini gizler.
- Gözlem ve tasvir önemlidir.
- Eserlerinde hayatı bütün yönüyle anlatırlar.
- Dil her seviyedeki insanın anlayabileceği bir düzeyde tutulmuştur
- “Sanat toplum içindir” anlayışı doğrultusunda eserler verilmiştir.
TEMSİLCİLERİ
Dünya edebiyatında;
- Emile Zola
- Goncourt Kardeşler
- Alphonse Daudet
- Maupassant
- Jojn Steinbeck
Türk edebiyatında;
- Nabizade Nazım
- Hüseyin Rahmi Gürpınar
- Beşir Fuat
5. PARNASİZM
- Realizm akımının şiire uygulanmasıdır.
- 19.yy. sonlarında romantizme tepki olarak çıkmıştır.
- Parnasyen sanatçılar “Sanat, sanat içindir.” ilkesini savunmuşlardır.
- Kelimeler seçilerek kullanılır. Kelimelerin sıralayışı ve ahenk önemlidir.
- Kafiye ve redife önem verilir.
- Resim gibi şiir yazmayı amaçlamışlardır.
- Parnasizm romantizmde bırakılan eski Yunan ve Latin kültürüne geri dönüştür.
TEMSİLCİLERİ:
Dünya Edebiyatında;
- Theophille Gautier (Teofil Guati)
- Theodore Banville (Teodor Bonvil)
- Francois Coppee (Françez Kope)
- Jose Maria de Heredia (Heredya)
- Leconte de Lisse (Lekon dö Lis)
Türk edebiyatında;
- Tevfik Fikret
- Cenap Şahabettin
- Yahya Kemal Beyatlı
6-SEMBOLİZM (SİMGECİLİK)
- 19. yüzyılın sonunda Fransa’da parnasizme tepki olarak doğmuştur.
- Dış dünyanın görüntülerini somut nesnel gerçekliklerini değil de; bu görüntülerin sezgilerinden, izlenimlerinden yansıyan niteliklerini şiire aktardılar.
- Şiirde anlam açıklığından kaçındılar.
- Şiir anlaşılmak için değil hissedilmek içindir.
- Şiirde alaca karanlık üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı gibi belli belirsiz varlıklar görüntüleri yansıtırlar.
- Şiirde “musiki, her şeyden önce musiki” ilkesini savundular.
- Sanat için sanat anlayışına bağlılardır.
- Sembolistler sembol ve mecazlarla dolu bir anlatım seçmişlerdir.
TEMSİLCİLERİ:
Baudelaire(Bodler)
Mallerme(Malerm)
Rimbaut(Rimbaut)
Paul Verlaine(Pol Vörlen)
Paul Valery(Pol Valeri)
Edgar Allan Poe(Edgar Elın Pu)
Ahmet Haşim
Ahmet Hamdi Tanpınar
Cahit Sıtkı Tarancı
Ahmet Muhip Dıranas
Cenap Şahabettin
7. SÜRREALİZM
- 1924’te Andre Breton‘un açıkladığı bildirgeyle or¬taya çıkmıştır.
- Sigmund Freud’un “Psikanalitik” düşüncelerinden etkilenmiştir.
- Bilinçaltı yansıtılmaya çalışılmıştır.
- Akıl ve mantık önemsenmemiş; içgüdü ve bilinaçltı ön plana çıkarılmıştır.
- Sürrealizm, edebiyat sahasında en çok şiir türünde etkili olmuştur.
- Dil, üslup, ahenk, teknik gibi konularda herhangi bir kurala bağlanma gereği duymazlar.
TEMSİLCİLERİ:
Andre Breton
Louis Aragon
Paul Eluard
Cemal Süreya
İlhan Berk
Oktay Rıfat
(alıntılarla zenginleştirilmiştir.)
Yorumlar -
Yorum Yaz