Koşuk:
İslamiyet öncesi dönem Türk geleneklerinde yer alan şölen ve sığır törenlerinde birtakım şiirler okunurdu. İşte bu törenlerde şaman, kam, baksı ve ozanların kopuz eşliğinde genellikle aşk, güzellik, tabiat gibi temalarda okudukları şiirlere koşuk denir.
Törenler sırasında din adamları tarafından okunan “koşuklar” tamamen Türk kültürünün izlerini taşımaktadır. Bu dönemde henüz başka kültürlerden etkilenmediğimiz için koşuklar halkın anladığı bir dilde ve Türklerin milli vezni olan hece ölçüsüyle söylenmiştir. Ancak şunu belirtmekte fayda var ki bu şiirler o dönemde sözlü gelenek yoluyla varlıklarını devam ettirdiklerinden bugün koşuklar hakkında çok fazla bilgi sahibi değiliz. Bu türle ilgili bugün elimizde yer alan örnekler ise örnekler ise Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügat’it Türk adlı eserinden alınmıştır.
İslamiyet öncesi dönemde törendekileri ve ava çıkacakları coşturmak amacıyla söylenen koşuklar, İslamiyet sonrası halk edebiyatında yerini “Koşma” şiirlerine bırakmıştır. Bu nazım şeklinin divan edebiyatında karşılığı ise “Gazel” olarak kabul görmektedir.
Özellikleri
Başta aşk, doğa, güzellik, kahramanlık gibi konular olmak üzere birçok konuda söylenmiştir.
Bu şiirler sığır törenlerinde ve şölenlerde kopuz eşliğinde söylenmiştir.
Törenlerde bu şiirler şaman, kam, baksı ve ozan adı verilen din adamları tarafından okunmuştur.
Henüz başka kültürlerin etkisi görülmediğinden koşukların dili sade ve millidir.
Milli veznimiz olan hece ölçüsüyle söylenmişlerdir.
Genellikle hece ölçüsünün 7, 8 ve 11’li kalıplarıyla oluşturulmuştur.
Nazım birimi olarak o zamandaki tüm şiirlerde olduğu gibi dörtlük tercih edilmiştir.
Kafiye şeması aaab(abab, abcb), cccb, dddb… şeklindedir.
Bu tür şiirlerde genellikle yarım kafiyenin kullanıldığı görülür.
Söyleyeni belli olmadığından anonim ürünlerdir.
Koşuklarda lirik bir söyleyiş bulunmaktadır.
Koşuk Örneği
Kar buz kamuğ erüşdi
Tağlar suvı akışdı
Kökşin bulıt örişdi
Kayguk bolup egrişür ( 6)
Yagmur yagıp saçıldı
Türlük çeçek suçuldı
Yinçü kabı açıldı (8)
Çından yıpar yugruşur
Koydı bulut yağmurın
Kerip tutar ak torın
Kırka koytı ol karın
Akın akar engreşür
(Günümüz Türkçesi ile)
Kar, buz, hepsi eridi ;
Dağların suyu aktı,
Mavi bulut belirdi,
Kayık olup salınır. (7)
Yağmur yağıp saçıldı,
Türlü çiçekler çıktı,
İnci (çiçeği) açıldı,
Sandal’la misk yuğruşur.
Bulut yağmurunu bıraktı,
(havaya) ak ağını gerip tutuyor.
O, karını kırlara bıraktı,
Sel(ler) inleyerek akıyor.
Sagu:
İslamiyet öncesi Türk geleneklerinde “Yuğ” adı verilen cenaze törenleri sırasında ölen kişinin ardından duyulan üzüntünün dile getirildiği, kişinin kahramanlıklarının ve iyiliklerinin anlatıldığı şiirlere sagu denir. Bu şiirlerde genel olarak duyulan üzüntü dile getirilir ve ölen kişinin kahramanlıkları, yiğitliği ve fazileti abartılı bir şekilde anlatılırdı. Bu şiir geleneği İslamiyet sonrası dönem halk edebiyatında “Ağıt”, divan edebiyatında ise “Mersiye” adıyla anılmıştır.
Bu türde verilmiş en meşhur örnek ise “Alp Er Tunga Sagusu” olarak kabul görmektedir. Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine duyulan üzüntüler bu şiirde dile getirilmiş; onun kahramanlığı, yüksek bilgi sahibi olması ve fazileti abartılı bir şekilde bu şiirde işlenmiştir. Bu sagudan da anlaşıldığı gibi Alp Er Tunga yaşadığı dönemde sevilen ve saygı duyulan bir beydir.
Özellikleri
"Yuğ" adlı törenlerde ölen kişinin arkasından duyulan üzüntüler konu olarak işlenir. Duyulan üzüntünün yanı sıra kişinin yiğitliği ve fazileti de dile getirilir.
Dil halkın anlayabileceği sadeliktedir.
Sözlü ürünler olduklarından söyleyeni belli değildir yani anonimdir.
Hecenin 7’li kalıbıyla söylenir.
Kafiye şeması koşuklarda olduğu gibi aaab, cccb, dddb… şeklindedir.
Nazım birimi dörtlüktür.
Bu şiirler de diğer türlerde olduğu gibi bir kopuz eşliğinde okunur.
İslamiyet sonrası halk edebiyatında “Ağıt”, divan edebiyatında “Mersiye” adını alır.
Bu dönemde diğer şiir türlerinde gelenek haline gelen redif ve kafiye bu şiirde de bulunur.
Sanatsallıktan uzak olan sagular samimiyet ağırlıklı söylenir.
İslamiyet öncesi sözlü dönem ürünleridir.
Bilinen en meşhur sagu, sözlü olarak yaşarken Karşgarlı Mahmut tarafından Divânu Lügati’t–Türk adlı esere eklenen “Alp Er Tunga Öldi mi?” şiiridir.
Sagu Örneği
ALP ER TUNGA SAGUSU
Alp Er Tonga öldi mü
İsiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur
Ödlek yarag közetti
Ogrı tuzak uzattı
Begler begin azıttı
Kaçsa kah kurtulur
Ulşıp eren börleyü
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yurlayu
Sıgtap közi örtülür
Ödlek arıg kevredi
Yunçıg yavuz tavradı
Erdem yeme savradı
Ajun begi çertilür
Bilge bögü yunçıdı
Ajun atı yençidi
Erdem eti tmçıdı
Yerge tegip sürtülür
Türkiye Türkçesiyle
Alp Er Tonga öldü mü,
Kötü dünya kaldı mı,
Zaman öcün aldı mı
Artık yürek yırtılır.
Felek fırsat gözetti,
Gizli tuzak uzattı,
Beyler beyin şaşırttı;
Kaçsa nasıl kurtulur?
Uludu erler kurtça,
Bağırıp yırttılar yaka,
Çığırdılar ıslıkla,
Yaştan gözler örtülür.
Zamane hep bozuldu,
Zayıf tembel güçlendi,
Erdem yine azaldı,
Acun beyi yok olur.
Bilge bilgin yoksul oldu,
Acun atı azgın oldu,
Erdem eti çürük oldu,
Yere değip sürtülür
Sagu ve koşuk arasındaki farklar ve benzerlikler şunlardır:
Benzerlik: Biçim yönüyle koşukla aynı diyebiliriz. Yani bu şiir türü de dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle oluşturulmuştur. Kafiye şeması aynı olan iki türün yine aynı şekilde kopuz eşliğinde söylenir. Her iki türde de yarım uyak kullanılmıştır.
Fark: Her iki türün konusu birbirinden farklıdır. Sagu, "Yuğ" adlı törenlerde okunurken koşuk, "Sığır" törenlerinde ve şölenlerde okunurdu.